PARASIZ EĞİTİM EZBERİNİ NASIL BOZMALI?


Eğitimin devletçe finanse edilmesi gerektiği çoğunlukla tartışılmadan kabul etmemiz beklenen bir fikir. Bu yazının amacı, eğitim sürecinin yüksek öğrenim ayağının niçin ve nasıl paralı hale getirilmesini anlatmak ve gerekçeleriyle açıklamaktır.

Bireyin kendini gerçekleştirmesini sağlayacak başlıca edimler, ‘sağlıklı olmak (sağlık), bir yerden başka bir yere özgürce ve rahatça ulaşabilmek (ulaşım), kendini geliştirebilecek ve donanımlı hale getirecek imkana sahip olmak (eğitim)’ olarak sıralanabilir. Yani bireyin kendini maksimize etmesini istiyorsak, sağlık-ulaşım-eğitim branşlarında bireyin önünü açmak ve onun bunlardan yararlanmasını kolaylaştırmak gerekiyor. Özgürlüğün bireysel edimlerden başladığını varsaydığımızda (ki bu tamamen kavramlara-siyasete-hayata nerden/nasıl baktığınızla ilgili bir düşünce sorunudur) bireyin varlığını anlamlı ve işlevsel kılan bu üç branşta kamu otoritesinin kolaylaştırıcılık rolünü üstlenmesi gerekiyor. Yazımızda, eğitim başlığı altında bireylere dönük nasıl bir kolaylaştırıcılık izlenebileceğini tartışacağız.

Her yurttaş kazancı nisbetinde devlete vergi öder. Bütçe planlaması yapıldığında da bu vergilerin nereye ve hangi oranda kullanılacağı belirlenir, kamu otoritesi harcama kalemleri belirler. Eğitimin tamamen devletçe finanse edildiğinin söylendiği sistemde aslında eğitimi finanse eden devlet değil, eşit yük yüklenecek şekilde, ‘tüm vergi mükellefleri’dir. Adaletsizliğin başladığı nokta burası oluyor. Sözgelimi üniversitelerin finanse edilmesi için 100 birimlik bir katkı sunulduysa, bu katkı payında yıllık geliri 1000 birim olan yurttaşın da, 100 birim olan yurttaşın payı oluyor. Daha da kötüsü, 100 birimlik kazancı olan yurttaş, ödediği vergiyle yılda 1000 birim kazanan yurttaşın çocuğunun okul masraflarına ortak olmuş oluyor.Yüksek öğrenimin ücretsiz olması / devletçe finanse edilmesi, alt ve orta sınıf yurttaşların, çok kazanan/varsıl kesimlerin çocuklarını vergileriyle finanse etmesi gibi absürd ve adaletsiz bir durum ortaya çıkartmaktadır.

İkinci madde,  yüksek öğrenimin pahalı ve külfetli bir iş olduğu gerçeği. TÖDER verilerine göre bir üniversite öğrencisinin devlete ortalama maliyeti yıllık 4 bin dolar düzeyinde. Vergi adaleti sağlansa ve vergi toplama oranları yükselse bile kamu otoritesinin yüksek öğrenime ayırdığı pay, akademik-idari-mali zorunlulukları karşılamaktan uzak bir miktarda kalıyor. Haydi diyelim ki, eğitim politikalarına önem veren bir iktidar geldi ve eğitime bütçeden ayrılan pay ciddi oranda arttırıldı. Böylesi bir durumda da siyasal iktidar, üniversitelerin tüm masraflarını karşıladığı motivasyonuyla zaten tüysüz kuştan farksız olan üniversite özerkliğini sindiremediğini dillendirmeye başlayacaktır.

Üniversiteler birey gibidir, varlık nedenlerinden ötürü devletle gerilimli bir ilişkiye sahiptir. Üniversiteleri devlet aygıtından gelecek ödeneklere mahkum etmek, üniversite özerkliğine ve akademik düşünce özgürlüğüne dönük ağır bir tehdit potansiyeli taşımaktadır. Bu nedenle üniversitelerin mali özerkliğini sağlamadan akademik özerkliği sağlamak olanaksızdır.

Bu noktada önerilerim şunlar:
1-) Her üniversite, her bölümü için yıllık bir masraf çizelgesi çıkartıp bunu önceden ilan etsin.
2-) Devlet, üniversitelere bütçeden direkt pay aktarmayı sona erdirsin. Üniversiteler, öğrencilerden direkt ve devlet üzerinden alacakları ücretlerle kendilerini finanse etsinler. Bunun koşulları öğrencilerin, ailelerin, üniversitelerin uzlaşıyla gerçekleşmesi gerek.
3-) Her öğrenci adayı, yıllık ücretin ödeyebileceği miktarını üstlensin ve bu ödeyebilirliğin tespiti için de uzlaşıya dayalı bir ödeme çizelgesi oluşturulsun. Sözgelimi, ‘ailesinin yıllık geliri 20 bin lira – 25 bin lira arası olanlar yıllık 1000 lira ödeyecektir’ gibi bir ödeme tablosu.
4-) Devletin kuracağı ve tamamen özerk bir yapıya sahip olacak burs kurumu, ödeme gücü yetersiz olan öğrencilerin ücretlerinin tamamını ya da eksik kalan kısmını, faizsiz ve koşul olmaksızın ödemeli.
5-) Burs almış öğrencilerin, bunları mezun olup düzenli bir işte çalışmaya başladıkları zaman geri ödemeye başlamalı. Geri ödeme koşulları hafif ve birey odaklı olmalı.
6-) Devlet, üniversitelere aktarılan ödemelerden hiçbir kesinti yapmamalı.

Bu sistem, eğitimin ücretli hale getirilmesidir ve kavramla tezat gözükebilecek şekilde, aslında yoksulların ve orta sınıfın lehine işleyecek, öğrenci ve toplum odaklı, akademik özgürlük yanlısı bir öneridir. Yoksul ve orta sınıf ailelerin çocukları vergileriyle, durumu daha iyi olan insanların çocuklarının eğitimlerini finanse etmekten kurtulmaktadırlar. Öte yandan devlet, üniversitelere direkt bir kaynak aktarımı yapmadığından ve üniversitelerin kaynak sorunu tamamen özerk ve kendi başına işleyen bir mekanizmadan sağladığından üniversiteler, kamu otoritesine karşı mali özerklik güvencesi kazanmış olurlar. Bu da şüphesiz, üniversiteleri akademik olarak daha özgür ve güvenli kurumlar haline getirir.

Yüksek öğrenimin paralı hale getirilmesi, aslında yükseköğrenimin sosyal adalet ve akademik özgürlük bağlamlarında yeniden düzenlenmesinden başka bir şey değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder