Özgürlük versus Güvenlik: Tamamlayıcı Bir İlişki Olarak Özgürlük - Güvenlik İlişkisi

Güvenlik ile özgürlük arasındaki ilişkinin tamamlayıcı bir niteliğe sahip olup olmadığı, modern demokrasilerde öteden beri bir tartışma konusu. Özellikle 11 Eylül saldırıları sonrasında başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde, yükselen terör kaygısı nedeniyle ulusal güvenliği arttırma adına sivil özgürlük alanını daraltan güvenlik merkezli bir yaklaşım öne çıktı ve bu durum da güvenliğin sağlanması için sivil özgürlüklerden taviz verilmesinin bir zorunluluk olup olmadığı tartışmasını doğurdu. Bu süreçte pek çok AB ülkesi de, gerek güvenlik güçlerinin yetki alanını genişleten anti terör yasaları ile gerekse gündelik hayatı etkileyen güvenlik merkezli tedbirlerle, sivil özgürlük alanının daraltıldığı endişesine neden oldu. Özgürlük - güvenlik ilişkisi, özellikle 11 Eylül sontasında yükselen uluslararası terörizm tehdidi nedeniyle daha fazla güvenliğin, daha az özgürlüğe; daha çok özgürlüğünse daha az güvenliğe tekabül edip etmediği bağlamında tartışılıyor.

Özgürlük - güvenlik ilişkisine ilişkin ilk fikre göre, artan güvenlik, azalan özgürlüğe denk düşüyor; başka bir deyişle, bireysel ve toplumsal güvenliği arttırıcı her önlem, özünde bir kısıtlama barındırdığından bireysel ve kollektif özgürlüklerden geri adım atılmasını zorunlu kılmakta, dolayısıyla özgürlükler kısıtlanmaktadır. Buna karşılıksa karşıt yaklaşıma göre, "özgürlüklerin varlığı için öncelikle güvenliğin varlığı şarttır; bireysel ve toplumsal güvenlik sağlanabilirse, o güvenli ortam içerisinde özgürlükler kullanılabilir. bu nedenle güvenliği ve güvenlik uygulamalarını özgürlüğün düşmanı değil, aksine varlık sağlayıcısı olarak görmek gerekir."

Şimdi, bu iki karşıt fikre saplanıp kalmaksızın özgürlük - güvenlik ilişkisi/dengesi üzerine neler söyleyebileceğimize göz atalım.

Yukarıda özetlediğim her iki fikrin ortaklaştığı nokta, gözden kaçmadığı şekilde, özgürlük ile güvenlik arasında karşıt ve çatışmacı bir ilişki olduğuna dair yargıdır. Oysa bu yaygın kanaatin aksine, özgürlüklerimiz ile güvenlik uygulamaları arasında aslında "tamamlayıcı" bir ilişki vardır. Eleştirilebilecek epey şey olmasına ve eksikliklerine rağmen özgürlüklerin en başarılı şekilde yaşanbildiği Batılı ülkelerde, tarihsel olarak özgürlüklerin tanınması ve pratik edilmesi, bireysel, toplumsal ve kurumsal güvenliğin "söz konusu özgürlükler çerçevesinde" güvenceye alınmasıyla mümkün olmuştur. Daha açık bir ifadeyle, özgürlükler yasal çerçeveye kavuşturulurken ve gündelik hayatta özgürlükler varlığını sürdürürken, söz konusu özgürlüklerin varlığı/ortaya çıkış nedenleri/gerekliliği zemininde ve öncelikle "özgürlüklerin varlığını güvenceye alma" saikiyle, tamamlayıcı bir güvenlik anlayışını benimsemişlerdir.

Peki, özgürlük ile güvenlik çelişkili midir ve bu ikili arasındaki ilişkiyi nasıl kurgulamak gerekir?

Esasında güvenlik, hareket noktasını özgürlüklerin "özü"nden aldığı sürece tamamlayıcıdır ve özgürlükleri güçlendiren, özgürlüklerin varlığı çerçevesinde bizlere güvenli bir bireysel, toplumsal ve kurumsal çerçeve vaadeden bir uygulamadır. o halde, her ne alanda olursa olsun, uygulanacak her güvenlik tedbirinin veya gerçekleştirilecek her düzenlememnin, özgürlüklerin özüne dokunmaması gerektiği, aksi durumun özgürlük-güvenlik dengesi ile çelişeceğini söylemek mümkündür. özgürlüklerin özünü görmezden gelen her yaklaşımınsa, "güven(lik)"ten ziyade, "yasağa tekabül ettiğini" eklemekte fayda var.

O halde, özgürlük - güvenlik ilişkisini, pratik söz konusu olduğunda açıklamaya çalıştığımız zeminde nasıl uygulamak gerekir?

Tıpkı temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi güvenlikle ilgili özel ve genel tüm uygulamalarda ve düzenlemelerde, özgürlüklerin özüne dokunma yasağının gözetilmesi, aslında net olan özgürlük-güvenlik ilişkisinin muğlak sulara itilmesini, özgürlükleri daraltmak için fırsat kollayan otoriter zihniyetin güçlenmesini engelleyici bir faktör olacaktır.

Sanıyorum, uluslararası terör tehdidinin arttığı, insanların kendilerini daha az güvende hissettiği bugünün dünyasında, hak ve özgürlüklerimizi korumanın ve bunun da ötesinde geliştirmenin yolu, özgürlük ile güvenlik arasındaki tamamlayıcı ilişkinin varlığını teslim eden ve özgürlüklerin özünü tüm eylemlerde referans haline getiren yaklaşımı benimsemekten geçiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder