27 Mayıs: Askeri Darbeler Perdesini Açmak

Bugün, Türkiye'de askeri darbeler dönemini açması/mümkün kılması bakımından önemli bir yere sahip olan 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin kırk birinci yıldönümü. 27 Mayıs, Cumhuriyet tarihinde alt rütbeli askerlerin teşebbüs ettikleri ve başarıya ulaştıkları ilk ve tek darbedir ve darbe, daha sonra Milli Birlik Komitesi olarak anılacak 38 askerin örgütlenmesiyle dönemin iktidarına karşı, asker/sivil bürokrasi-aydınlar ittifakıyla gerçekleşmiş, devletçi seçkinlerin 10 yıllık bir aradan sonra iktidarı ele almalarını beraberinde getirmiştir.

27 Mayıs darbesi, öteden beri sol/Kemalist çevreler tarafından bir şekilde sahiplenen bir darbe olageldi. Bu sahiplenme, kimi kez darbeyi açıkça savunmak olarak tezahür ederken, kimi kez ise darbeyi "müdahale - balans ayarı" olarak tanımlayan yorumlarda hayat buldu.

27 Mayıs sonrasında sorulan temel soru, "27 Mayıs müdahalesinin meşru olup olmadığı"idi. Bu iddialara cevaben, demokrat parti iktidarının meşru olup olmadığı sorgulanmış ve DP iktidarının hukuken meşru, fakat samimi olmadığı, bu nedenle de Türk halkının "direnme hakkı"nı kullanarak 27 Mayıs müdahalesi eliyle iktidarı devirdiği ileri sürülüyordu. Onar Komisyonu üyelerinden Prof. Kubalı'nın meşruiyet tezi, bu yöndeydi.

DP, meşru bir iktidarın sağlaması gereken tüm siyasi/hukuki şekil şartları taşıyordu. Sorun, DP'nin özellikle 1957 seçimlerinden sonra hızla hırçınlaşması ve anti demokratik uygulamalara girişmesiydi. Ayrıca, 1957 seçimlerinde muhalefetin oylarının toplamı, DP'yi geçiyordu. ve 1960'a gelindiğinde, olası bir seçimde DP'nin iktidarı kaybetme olasılığı pek güçlüydü. Ve Menderes'in de, gergin ortamdan bunalarak 1960 sonbaharında gerçekleştirilmek üzere erken seçim kararı almayı planladığı da biliniyordu.

Şartlar böyleyken, DP iktidarı halk eliyle devrilip iktidar cezalandırılabilecek iken, kendilerine görev biçen birileri çıktı ve halk adına yönetime el koyduklarını söyledi ve halkın vergileriyle kendilerine verilen silahları, halkın seçtiği temsilcilere doğrultmaktan çekinmediler.

27 Mayıs, gerek 1961 anayasası ile gerekse yarattğı özgürlükçü ortamla olumlanabilir. Fakat hiçbir şey, o sürecin bir darbe olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Ülke sorunları, sadece demokratik kurumlar ve kurallar çerçevesinde sağlanan süreçlerle çözülebilir. İşte 27 Mayıs, hukukun üstünlüğüne ve kurumlara olan bu inancı temelinden sarsması bakımından büyük bir eleştiriyi hak etmektedir. Öyle ki, 27 Mayıs sonrası süreçte, eline silah alan bıyıkları yeni terlemiş teğmenler, darbe teşebbüsüne cesaret eder hale geldiler. 27 Mayıs'ı iyi okumak, en az 12 Eylül kadar etraflı eleştirel analizler yapmak gerekiyor. Nitekim, artık "senin darben kötü benim darbem iyi" demeksizin ülkeyi, en azından düşünsel anlamda düze çıkartabilmek gerekiyor. En azından entelektüel namus, darbeye darbe demeyi zorunlu kılıyor; bunu da hatırlatmış olalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder