Devlet Tiyatroları Kapatılmalı mı?

Birkaç yıl önce dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın Devlet Tiyatroları'nın mevcut statüsüyle ilgili "devlet tiyatrolarının özelleştirileceğine" yorulan açıklamaları ve şu anki bakan Ömer Çelik'in de "Devlet tiyatrolarında modeli değiştireceğiz." açıklamaları, aslında uzunca süredir tartışılan bir konuyu yeniden gündeme getirmiş oldu. Nitekim bu konu, yaklaşık dört yıl önce Prof. Atilla Yayla'nın Zaman gazetesindeki bir makalesinde ortaya attığı, gazeteci Gülay Göktürk'ün desteklediği ve sanat çevrelerininse ağırlıklı olarak karşı çıktığı bir öneriydi.

Bu önerinin ilk elde provokatif ve tartışılması abes gözüktüğü söylenebilir fakat devlet tiyatrolarının varlığının tartışılmaz ve pür-i pak bir gerçeklik olmadığını da teslim etmek gerek. Elbette devletin sanatın her dalına olduğu gibi tiyatrolara da destek vermesi gerekiyor fakat destek ile sahibiyet/müdahale arasındaki çizginin muğlak seyrettiği bir hal söz konusuysa, devlet tiyatroları ile siyasal otorite arasındaki ilişki hiyerarşik bir süreçte yürüyorsa, daha da açığı, eğer devlet tiyatroları "devletin tiyatroları" olarak varlığını sürdürüyorsa, devlet tiyatrolarının statüsünü sorgulamaya şiddetle gereksinim vardır. Devlet - tiyatrolar ilişkisi, devlet tiyatrolarının kaldırılması-kaldırılmaması tartışmasına indirgenemeksizin, devletin tiyatrolara daha fazla destek olması/tiyatrolar üzerindeki bürokratik vesayetin kaldırılması ve tiyatroların idari ve mali özerklik ile sanat özgürlüğü ilkeleri üzerine oturabilmeleri üzerinden tartışılmalıdır. nitekim temel sorunumuz, tiyatroların idari anlamda, mali anlamda ve sanat boyutuyla kendini gerçekleştirirken bir vesayet şemsiyesine maruz kalmasıdır ve eğer devlet tiyatrolarını tartışacaksak, işe bu maddelerden başlamak gerekiyor. Bir tarafta devleti akla gelen hemen her alandan çekmeye yeminli yeni liberal kalemler, diğer yandan devlet tiyatrolarını cumhuriyetin kalesi olarak gören ve orada devletin varlığını cumhuriyetin al-i menfaatinden sayan tutucu zihniyet. Maalesef her iki pozisyon da, bahsettiğim sorunları ıskalıyor ve sorunun gerçek boyutunun konuşulmamasına yol açıyor.

Birey ve toplum üzerinde yasal ve pratik denetleyici bir aygıt olan devletin sanatı da sanatçısı da olmamalı. Sanat(çı), özgür olabildiği ölçüde sanatçıdır, kurumsal bir aygıtın filanca sayılı kanununa bağlı bir memur, sanatı ve sanatçıyı bürokrat aydın yapar, sanattan koparır. Devlet tiyatroları özerkleştirilmeli, devlet direkt ve beklentisizce tiyatroları finanse etmeli, idari ve mali anlamda tiyatrolar tam özerkliğe sahip olmalı.

Bir de şunu eklemiş olalım, bu konuyla ilgili asıl konuşması gerekenlerin, devlet tiyatrosu oyuncularının seslerini duymak pek mümkün olmuyor. Konuşanlar da çoklukla statükonun devamından ve devlet aklının oyunculuğundan öteye gidemiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder